Nuh Tufanı, birçok yerel efsaneye ve kutsal kitaplara göre Tanrı tarafından bir kavmi, milleti ya da tüm insanları cezalandırmak amacıyla gönderildiğine inanılan büyük felakettir. Tufanın detayları farklı kültürlerde değişiklik gösterse bile temelinde aynıdır.
Gelelim konumuza;
Bir Deniz Bilimleri uzmanı olan Dr. Yavuz Örnek “Tufan” adlı bir kitap yazmış.
İlginç fikirler ileri sürmüş.
Din kitaplarında yazan bilgilere göre, yüzlerce metre yükseklikteki dağlar gibi dalgalara dayanacak ve içinde binlerce canlı türünü, dişili erkekli taşıyacak güçte ve büyüklükteki geminin tahta değil, çok gelişmiş bir teknoloji ürünü olması gerektiğini yazmış. Bu geminin aylarca sularda kalmasını sağlayacak yakıtı depo etmesinin nükleer enerji dışında mümkün olmadığını anlatmış. Oğlunu, gemisine ancak telsiz telefon, yani cep telefonu ile çağırabileceğini, gemiden, ufukta görünmeyen karaya, güvercin değil, ancak insansız hava aracı uçurabileceğini, o uçan nesne geriye bir zeytin dalı ile döndüğüne göre, geminin Ağrı, ya da Cudi dağlarında değil, Ege’de bir yükseltide karaya oturduğunu söylemiş.
Doğrulukları tartışılır tabi ama benim de inandığım tarafları var.
Tabi konu farklı ve sipekülatif olunca, TRT’de Pelin Çiftçi de konuyu ilginç bulmuş. Hem Tufan’ı yazan Yavuz Örnek’i, hem de birlikte kitap yazdığı İlahiyatçı Prof. Ömer Faruk Harman’ı çağırmış ve “Tufan” konusunu konuşmuşlar. Aralarda kendi kitabının da reklamını yapmış. Burada kitabın da sipekülatif bir konu üzerinden reklam yapılma amacı mı vardı bilemem ama sonuç olumlu diyebilirim. Ama tabiki herkes gibi Pelin Hn. da yazmış olduğu kitabını tanıtabilir. Gayet normal.
Konumuza devam edersek;
Bu olay basında ciddi bir ses getirdi. Yazarlar, köşe yazarları, ünlüler, hatta sosyal medya kullanıcıları bile bilip bilmeden, araştırma yapmadan yorumlar yaptıklar. Ön yargılı bir şekilde düşünmeden direk tepki verdiler. Sonuçta hekesin bir düşüncesi vardır saygı duyuyorum ama bu düşününce ortaya çıkar.
Düşünmeden yorun yapanlara cevaben;
Arkadaşlar yorumlara direk olarak tepki ile yaklaşmayalım. Biraz düşünelim lütfen. Bazen aldığımız eğitim, bulunduğumuz zaman ve coğrafya, hatta aklımız bilmediğimiz ve hayal edemediğimiz konuları idrak edemez. Bu o konuların olmadığı anlamına gelmez. Benimde araştırmalarım sonucunda, Nuh Tufanı öncesinde teknolojinin çok ilerlediğidir. Şimdikinden daha ileride mi geride mi bilemem ama şu bir gerçek yeryüzü kalıntıları şu anki teknoloji ile bile yapılamayacak onlarca kanıtla dolu. Tek tek buradan yazamayacağım ama bilimsel olarak açıklanmış kanıtları internetten bulabilirsiniz. Bizzat şahit olduğum bir konudan bahsetmek istiyorum. Ben Samsun-Bafralıyım. Bafrada bulunan İkiztepe Höyüğü M.Ö. 3000-4000 yıllarına dayanıyor. Biz küçükken orada kazılar yapılırdı. Gidip kazı yapanları izlerdik. Yerin onlarca metre altında şehirler, mezarlar vb. tarihi kalıntılar bulunurdu. Mantık gereği o dönemlerde olmaması gereken onlarca ürün bulunurdu. Ben hep merak ederdim. Neden yerin bu kadar altında diye, oradaki arkeologlara sorardım. Aldığım cevaplar ya bu yer altı şehri cevabı olurdu, yada bir heyelan sonucu burada yerleşim toprak altında kalmış cevabı olurdu. Bizde inanırdık. Ama şimdi görüyorum ki, Nuh Tufanı tamda o dönemlere denk geliyor. Anadoluda o dönemlerde onlarca kavim yok olmuş, dünya ile bağları kopmuş ve o döneme kadar teknolojik anlamda ne kadar ilerlediler ise hepsi sıfırlanmış. Yani kısaca teknoloji Nuh Tufanı öncesinde tahmin ettiğimizden çok daha ilerideydi. Hatta tufan öncesi gezegenler arası transferlerin bile olduğu kanıtları var. Buna bakarak teknolojinin bazı alanlarda günümüzden bile ileride olduğu düşünülebilir.
Fatih Aşcı